Sudan’da 2023 yılının nisan ayı ortalarında patlak veren kör bir savaş yürütülüyor ve ciddi müdahale olmadığı takdirde sonsuza kadar süreceğe benziyor. 11 Nisan 2019’da Ömer el-Beşir’in 30 yıllık iktidarına son veren orduda iki taraf arasındaki bu çatışmalar, ilk başlarda sadece askeri ve güvenlik karargahlarını, hayati öneme sahip tesisleri hedef alırken, zamanla sivilleri ve sivil tesisleri hedef almaya başladı.
Binlerce kişinin ölümüne ve milyonlarcasının yerinden edilmesine neden olan iç savaş bütün acımasızlığıyla devam ederken Sudanlılar son umutlarını bu ayın sonunda Washington’da yapılacak “Uluslararası Dörtlü” (ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır) toplantısına bağlamış durumdalar. Sudan Dışişleri Bakanı Muhyiddin Salim, ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’deki savaşı durduran girişiminin bölgede kalıcı barışa elverişli bir ortam yarattığını, Sudan’daki savaşı sona erdirmek için bu havadan istifade etmenin kendi çıkarlarına olduğunu belirterek bu umudunu doruğa çıkardı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika Danışmanı Massad Boulos da cumartesi günü X hesabından yaptığı açıklamada, “dörtlünün” ülkedeki acil öncelikler konusunda koordinasyonu güçlendirmek için ortak bir komite kurulması konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdu. Boulos ABD’nin ev sahipliğinde cuma günü yapılan, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden yetkililerin katıldığı toplantıda Sudan krizine yabancı müdahaleyi durdurmanın ve sivil yönetine geçişi teşvik etme yollarının ele alındığını ekledi. “Uluslararası Dörtlü” çatışmaların durması ve Sudan halkının acılarının son bulması için geçen ay bir yol haritası planı sunmuştu. Bu plana göre öncelikle 3 ay geçici insani ateşkes ilan edilecek, sonrasında siyasi sürecin başlaması amacıyla daimi ateşkes ve ardından 9 ay zarfında bağımsız sivil hükümet kurulacak.Washington’daki görüşmeler ne yöne evrilir şimdiden kestirmek zor ancak taraflardan gelen çelişkili açıklamalar ve sahadaki çatışmalar pek umut vaat etmiyor. Geçen haftaki Mısır ziyareti ve özellikle adaşı Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile görüşmesinde “Uluslararası Dörtlünün” girişimine sıcak baktığını, savaşın durması ve siyasi sürecin yeniden başlaması için “şemsiye” olarak gördüğünü dile getiren Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı Abdulfettah Burhan bu ziyaretten birkaç gün sonra Atbara kentinde yaptığı açıklamada “dörtlü” girişime ateş püskürdü: “Dörtlü ya da başka her hangi biri olsun kimse bize barışı dayatamaz. Sudan halkının döktüğü kan ucuz değildir ve kimsenin onların umutlarını boşa çıkarmasına ya da fedakarlıklarını hiçe saymasına izin vermeyeceğiz.”
Burhan ayrıca ordu ile isyancılar olarak nitelediği Hızlı Destek Güçleri (HDG) arasında Washington’da doğrudan veya dolaylı müzakerelerin yapılmayacağını, isyanı bitirmekte kararlı olduklarını, isyancıların dönmesine asla izin vermeyeceklerini ve Sudan’ın geleceğinde hiçbir rollerinin olmayacağını vurgulayarak oldukça sert bir tavır aldı. Oysa Burhan geçen ay Katar’da yapılan Olağanüstü Arap-İslam Zirvesi sırasında da BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e siyasi sürece girmeye hazır olduğunu belirterek bir girişim sunmuştu. Bu girişime göre HDG güçleri şehirlerden tamamen çekilecek ve müzakereler başlamadan önce Darfur bölgesinde kararlaştırılan yerlerde toplanacak.Burhan’ın bu inişli çıkışlı açıklamalarına paralel olarak HDG, Hartum Havalimanına yönelik SİHA saldırılarını sürdürüyor ve Kuzey Darfur’da kontrolü dışındaki son büyük şehir Faşir’i 18 aydır kuşatma altında tutuyor. Resmi hesaplarından yayınladıkları görüntülerde Kuzey Darfur Valisinin rezidansını ele geçirdiklerini duyuran HDG, Kuzey Kordofan’daki stratejik Bara kasabasını aldığını duyurdu. Bu da analistler tarafından sahada etkin olduğu mesajı vererek müzakerelerde elini güçlendirmek istediği şeklinde yorumlanıyor. Yalnız Faşir’de kuşatma sebebiyle Birleşmiş Milletler verilerine göre yarısı çocuk 260 bin sivilin gıda, su ve sağlık hizmetlerinden mahrum ve ülke genelinde iç savaş sebebiyle de 15 milyon insanın yerinden edildiği ve insani felaket boyutunun had safhada olduğu uluslararası kurumların raporlarına yansımış durumda.Tekrar diplomasiye dönecek olursak ABD dışında “Uluslararası Dörtülüyü” oluşturan ülkeler Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Birlikleri Washington’la güçlü ilişkilere ve Sudan’daki taraflar üzerinde ciddi etki gücüne sahipler. Mısır, Sudan konusunda kilit rol oynayabilir. Sadece tarihsel bağlar ve komşuluk ilişkileri sebebiyle değil, aynı zamanda milli çıkarları da bunu gerektirmektedir. Kahire resmi olarak Sudan ordusunun yanında duruyor ancak rolünün ve gücünün çok gerisinde Sisi’nin Mısır’ı. Birleşik Arap Emirlikleri zaten başından beri HDG’yi destekliyor ve Sudan’da hali hazırdaki yıkımın baş mimarlarından. Suudi Arabistan ile Mısır, Riyad-Kahire ekseninde Sudan’daki iç savaşı bitirmek için kilit rol oynayabilir ancak bu iki ülke de istikrarı bozmakla suçladıkları İhvan sendromuna yakalandıkları için krizi ele alırken kısır döngülerle hareket etmekteler.
Sonuç itibariyle bölgesel ve uluslararası güçler hayır kurumu değiller. Sudan’a müdahale eden ülkeler kendi çıkarlarını hayata geçirecek şartları dayatıp kabul ettirmedikçe bu ülkede akan kanın durmasıyla pek ilgilenmeyeceklerdir. Maalesef devletler ve halklar bazında yakın tarihin tecrübelerinden dersler çıkaramıyoruz. Arap Baharı sırasında Suriye krizi patlak verdiğinde ülkedeki tüm taraflar birbirlerine karşı dışarıdan güç alarak iç savaşın fitilini ateşlediler, iktidar ile muhalefetin bir araya gelerek çözeceği türden meseleler önce İran ve sonra Rusya’nın müdahalesi sebebiyle dağ gibi büyüdü ve geri dönülmez bir hal aldı. En az 1-2 nesil üzerinde etkileri olacak derin izler bıraktı. Kazanan ise Suriye’nin parçalanmış vaziyette kalmasını arzulayan İsrail oldu. Örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Ukrayna, Libya ve Yemen ilk akla gelen ülkeler. Sudan’ın da bu kafayla aynı kaderi paylaşacağı gün gibi ortada. Bekleyip göreceğiz.

